Cinsel İstek ve İsteksizlik
Ülkemizde kadınların yaklaşık yarısında görülen cinsel isteksizlik, evlilikleri tehdit etmeye devam ediyor. Özellikle bizim gibi cinsel açıdan kapalı ve tutucu toplumlarda, kadınların üzerinde cinselliklerini keşfetme ve yaşayabilme konusunda ciddi baskılar var. Evlenene kadar bedeninin ve kişiliğinin cinsel yanını keşfetmemiş, ya da cinselliği “gizli”, “ayıp”, “kötü” etiketleriyle yaşamış genç bir kadının evlendikten sonra cinsel açıdan doyumlu, haz alan ve haz veren bir eşe dönüşebilmesi zor bir süreçtir.
Cinsel isteksizlik, yeterli cinsel uyarıya rağmen sürekli olarak ya da yineleyici bir biçimde cinsel fantezilerin ve cinsel etkinlikte bulunma isteğinin az olması veya hiç olmaması, cinsel arzu duyulmaması durumudur. Cinsel istek kişiden kişiye ve zamandan zamana değişiklik gösterebileceği için cinsel istek “normal” düzeyi henüz tanımlanamamıştır. Değerlendirme, cinsel ilgi ve istek sorunu olan kişinin yaşı, yaşam koşulları, genel sağlığı ve sorun oluşmadan önceki cinsel isteği gibi etkenler de göz önüne alınarak yapılmalıdır. Kadın cinselliği, ilişkinin bir bütün olarak kalitesinden etkilenir; genellikle de çiftler arasındaki sorunları yansıtır. Bu nedenle isteksizlik sorunu çiftin ortak sorunu olarak görülmelidir.
CİNSEL İSTEK ÖNCE BEYİNDE BAŞLAR
İsteksizliğin, çiftin ortak sorunu olduğu gerçeğinden yola çıkacak olursak kadınlarda cinsel istek önce beyinde başlar ve bazı sinir yolları aracılığıyla omurilikten geçerek cinsel organlara ulaşır. Bunun sonucu tahrik olan kadınların vücudunda birtakım değişiklikler meydana gelir. Fark edilen ilk değişim, vajinalarındaki ıslanma ve klitorislerindeki kabarmadır. Bunu, cinsel etkinlik devam ettiğinde vajinanın uzaması ve genişlemesi, cinsel bölgelerindeki sinirlerin uyarılması, vajinal dokularının kalınlaşması, klitorislerinin kanla dolması ve büyümesi izler. Daha sonra meme uçları sertleşir, memeleri büyür, iç dudaklar ve klitorisleri biraz daha şişer ve renk değiştirir, dış dudaklar yanlara çekilerek birleşmeyi kolaylaştırır. Boşalmaya yakın kasılma ve terlemeleri başlar, gözleri parlaklaşır, göğüsleri daha duyarlı olur, cinsel organlarının dış ve iç bölgelerindeki kan yoğunluğu artar, ciltleri kızarır, kalp atışları hızlanır, kan basınçları yükselir ve solunumları sıklığında artış gözlenir. Boşalıncaya kadar kasları gerilir, tenlerinde giderek artan bir duyarlılık olur. Buna rağmen, kadınlar boşalmak için son bir sıçrayışa ihtiyaç duyar ve bunun için istemli olarak kaslarını kasmaları gerekir. Boşalma anında da, başta vajinalarında ve rahimlerinde olmak üzere bedenlerinde sanki bir “SİLKİNME NÖBETİ” gibi bir dizi ritmik kasılmalar olur. Kadınlarda boşalmaya “GELME” adı verilir. Bu “gelme” eylemi erkeklerdeki boşalmayla benzerlik gösterse de, erkeklerdeki gibi gözle görülür bir meni çıkışı yoktur. Zevkli bir boşalma yaşanırken, kadınlar istemsiz sesler çıkararak yüzlerindeki ifadeleri değişebilir. Son safhada tüm bedensel fonksiyonları yavaşça tekrar normale döner ve sakinleşirler. Sonuç olarak, fiziksel ve ruhsal bir doyum yaşandıkları için her türlü gerginlik ve stresten arınırlar. Bu döngüyü sağlıklı bir şekilde tamamlayamayan kadınlarda sorun yaşanması kaçınılmazdır.
TEDAVİ= CİNSEL TERAPİ
Cinselliğe karşı ilgisizleştikce, kadınlar sevişmekten kaçınabilir ya da yeterince uyarılmadıkları için cinsel ilişkinin acı verdiğinden yakınabilirler. Erkekler ise eşlerini nasıl uyaracaklarını bilemez ve bu nedenle, kendilerini başarısız hissedebilirler. Bu tür durumlarda en etkili tedavi yöntemi, çifte özgü uygulanan CİNSEL TERAPİDİR.
Cinsel terapi, her kişi yada çiftin durumuna uygun olarak düzenlenmeli ve tedavi gereğine göre bireyselleştirilebilmelidir. Cinsel terapiye alınan çiftlerin tedavisinde çiftin cinsel iletişimlerinin arttırılması, cinsel isteklerini daha rahat ifade edebilmelerinin sağlanması ve cinsel yaşamlarındaki kısıtlılıkların kaldırılması amaçlanır. Artık bireyle birlikte ilişkinin de tedavi edilmesi gerekmektedir çünkü cinsel sorunların çoğu çiftlerin uyumsuzluğundan ve sağlıklı iletişim kuramamalarından kaynaklanır. Cinsel isteksizlik tedavisinde de temel yaklaşım, kişide cinsel isteği azaltan etkenlerin bulunup ortadan kaldırılması, kişinin cinsel arzuları ile uyumlu bir cinsel yaşam biçiminin sağlanması ve gizli kalmış arzu ve fantezilerinin uyandırılmasıdır.